“Avuçlarınızda kilitlendirdiğiniz pâk
suskunluğumu pörsümüş gecenizin beyninde hortumlarken, aldatabilmeyi
meziyet sayan cehlî arzularınızın kara listesine harflerde saklı
kalan adımı kazımanıza izin vereceğimi mi
zannettiniz!Aldanmışsınız!”
Ben sizin için kaçıncı kefendim kim bilir…Giydiğiniz gibi
çıkartmasını da bildiğiniz cinsinden. Hangi kiralık seferde
terleyebildi elleriniz.Kim bilir…Sürüklediğiniz gölgelerden
usanmanın ardından, gidildikçe değişen yollarda süründüreceğiniz bir
püskül seçtiniz hem de sizin için çok sıradan olan….
Sürünen de sizdiniz süründüren
de.Bana rast gelmemeliydiniz.Belanıza terslenmelisiniz.Size heva
olmadım çünkü…
Vakit gecikti.Kendi ellerinizle beni “kayıp”ettiniz.Ne önemi var
ki!Farkedilemeyeceğim.Ölmeyi beceremediniz ki hissedebilesiniz
yokluğumu…
Şu
meymenetsiz dünyanın rotasından çıkamamış pehlivan(lar)!
Dualarıma aykırıymış gerçek(lik)leriniz. “Düş”tünüz.Düşündürürdünüz
evvel zaman içinde…Çıkaramadığınız maskenizi düşürdünüz şimdi
ellerim en narin çizgisine.
Acıyorum.Acıyorum.
Sadece acıyorum size!…
Asırlar boyu yılanlarla yattığınız mağaradan ümitlerime cirit atmayı
nasıl becerdiniz!Neden seçtiniz beni!
Zâhiri saten sözcükleriniz yol alırken derin uykularıma,hoş geldiniz
savaş meydanıma!.Yanılgılarımla yüzleşiyorum siz yer(siz)leşirken.
Nereye giderseniz gidin!Kurtulamazsınız
yamanlığınızdan.Samimiyetimin en sakin limanında;acıyı taklit
etmeksizin öz(üm)serken hicranı; siz dillerde dolandırılan aşkın
lehçesiyle mukabele ettiniz yeminime.
“gölgem bir yerlere battıkça batar
çıt çıt kesilir gözyaşı .
sancılardan ayrılır ağıtlar.
gözümün ağrımaya başladığı ilk ve son durak;kalp!…
Çağlayan ihtilaller ve azarladığım hülyalar!
Kuru vedalarınız ellerime tutuşturduğunuz en bozuk oyuncaktır.”
Ve
bir parola;
Kronik Vak’a;Beni sev-miş-miş-miş…tiniz.
“Alnımın tam ortasında pıhtılaşan kan
Ve
güneşe hayıflandığım an!
Kulağıma fısıldadığınız heyûla gibi yalan…
Saf tenime niye nefisiniz
çarmıhladınız!!!Lekelenmedim,lekelendirmedim de.Siz tükettiğiniz
nefesinizi boş yere!Günahınızı
taçlandırmamalıydınız.Hatalıyım,biliyorum.Hayalimi n varlığına
inanmak isteyişlerimle.”
Hayatımın doruk noktasında titreşirken çenem,eşarbıma katıştırdığım
belemir kokusuna tutunurken sağ elimle,ezanların salalarına firar
ederken bana ait olmayan her şeyimi bırakıp hüznümü kuşanırken
vefada,siz korsan bir kalp sundunuz tarlanıza!
Ve
küçüldünüz ; anlamınızı diktiğim gözlerimin
bebeğinde.Anlamsızlaştırdınız!
“Eksilen de siz ,eksilten de.
Değer biçtiğim halde değersizleşen de…”
Ben masallarla büyütülmedim.Yalanlarla mı eğitilmeliydim!
Köşe bucak yangın.Birbirine dolandı
kanatlarım.Kibrit siz ! Alevi sesim…Kül kül koksanız da
sönmeyeceğim.Beni rahat bırakın da kendi kendimi ısıtayım ve kendi
kendime söneyim…
“Son “demiştiniz bana…işte Son!
Terkedin beni şimdi! Vefasızlığınızı sonlandırın.
Ve
Ben;ne melektim ne de şeytan.Kıskacınıza almaya çalıştığınız kırmızı
başlıklı bir kız!Sükûttum.Zedelendim.Aşka değil âşıklara güvenimi
yitirdim.Çürük daldan manalar kemirmeye meyletmişim.Yarab!Ne kadar
da körleşmişim.
Zihnimi cepheleyen(ler)
Kalbimi hedefleyenl(ler)
Boşuna gururlanmayın.
Fethedemediniz!
İnancımı yâr etmedim size, etmeyeceğim de!…
Ve
siz!
Kıymet verişlerimi mantıksızlaştıran ,dualarımda bile güvenimi
sarsan kıyamet!
Uçurtmalarımın intiharısınız!
Gönül rahatlıyla gidin şimdi! Gidebildiğiniz yere kadar!
Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.