Sanırım dündü,
Sen yoktun,
Belki başka bir şeylerde eksikti.
Ama bilmek istemedim.
Hayallerle, düşlerle doldurduğum balonlarım vardı, uçup gökyüzüne karıştılar bulutların arasına, uzaklaşıyorlar benden gitgide. Belki de artık görünmez olacaklar.
Karanlık bir oda oturduğum ve bir masa, bir kalem, bir de ara sıra çalan telefon. Duymak istediğim sesler bunlar değil.
Her yer bürünmüş simsiyah bir boşluğa..
Ölüm dedikleri tam da bu olsa gerek, terk edilmiş, silinmemiş birkaç damla gözyaşı, ruhunu kaybetmiş kelimeler.
Beni anlamak istemeyenlere, ne diyebilirim ki;
Parmaklarımın arasında sıktığım kalem kadar acıtabilir misiniz beni?
Sanmam..
Durup seni seviyorum desem alacağım cevap kulaklarımda, aşığım desem, değilsin demek kadar basit.
Bir ıslık sesi hafızamda, motor sesleri ve gitgide daha fazla çöken karanlık an be an içime.
Harfleri görmeden kurulan cümleler, biraz çarpık, biraz kırık. Üstünkörü bir yazı ve hala ağrıyan parmaklar.
Bugün canım yandı,
Dünden çok yarından azdı.
İçime oturan bir şeyler vardı,
Bilmeyeyim diye çabaladığım,
Bir laf ettin,
Yıkıldı tüm perdeler,
Taştan duvarlar çöktü..
Bir şeyleri unuttum ben, kabuslarım değildi onlar. Ben aşkı habersizce, çaldırdım galiba güneşe.
Kendimi verdiğimden beri karanlığa, sen de yoksun. Simsiyah bakıyor yüreğim tüm dünyaya.
Bir ışık versen bana, güneşim bilip aydınlanacağım..
Tutamadığım akıp giden zamana karışıp, kayıp gidiyorsun avuçlarımın arasından, habersizce..
Gücüm tükeniyor artık, susmaktan başka hiç bir şey gelmiyor elimden. Bağlayıp elimi kolumu, depremlerimizi izliyorum her ayrıntısı, her sarsıntısıyla.
Düştüğüm zaman, bir daha kalkamayacağım hissediyorum.
Yeni bir şey değil yalnızlık benim için. Sensizlik yıkılınca üstüme, viranelerinde kaybolup çıkamayacağım arasında, biliyorum.
Adı yok yokluğunun, bütün kelimeleri, bütün cümleleri deniyor, tarif edemiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.