Gecenin içine düştü senli hatıralarım,
Kanar ağlarım, yanar ağlarım…
“Susuz bir yaz gibi geçtin
ömrümün kangren damarlarından…
Ne zaman karabiberli sıcak bir
çikolata hazırlasam,
Sen gelirsin aklıma sonra bir
mum yakar
Doyasıya ağlarım, kim bilir
şimdi neredesin?”
Ben sende ağlamayı gördüm,
ağlatmanı öğrendim
Bir sabah bin bir kırık içinde
yola koyduğunu,
Göz yaşımla boğduğunu,
kahrolduğumu…
Ve ortalık yerde bırakıp
gittiğini gördüm…
Mağduriyetim hükümsüzdür…
Çığ düştüğü gece karlar şehriydi yürüdüğümüz
Ve sabaha kadar paltomun altında kalışımız;
Sonra mecburi sokuluşun bütün ömrüme bedeldi,
Nefesim boynunda, tenin tenimdeydi, sıcaktı yani…
Gün doğumları sende hep ayrılığı tetiklerdi
Bir defa ezber bozsan neyin eksilirdi?
Ben sende hep acıları sevdim
Ve ayrılığı tescillese de vefasızlığın
Giderken kızıl saçlarında ki yangını sevdim…
Çok yalvarmıştım, susamıştım bir yudum sana
Yanmıştım, çöl ortasındaki acıyı bal eylemiştim
Kurda kuşa yem olmuş sevmekten vazgeçmemiştim
Ya sen? Bir kere bile arkana bakmamış
Mataradan artakalan bir damla suyu çok görmüştün
Sensizlikten yanan çatlayan dudaklarıma…
Mağduriyetim hükümsüzdür…
Şimdi sen bende neyi sevdin?
Sen bende; acı çekmemi, yokluğunda deli olmamı,
Dağları taşları aşıp, karı kışı hiçe sayıp sana gelmemi,
Gözyaşları içinde yola koymayı, hep buruk,
Hep üzgün kalmamı, sensizlikle cezalandırılmamı sevdin…
Sen bende bir aşığın yok oluşunu sevdin…
Ben sende; senin benden kaçışına rağmen
Her şeye, yok oluşuma aldırmadan sevdim seni,
Ben bende seni sevdim…
SEN SONUNA KADAR
ACI BİÇSEN DE ÖMRÜME…
Ben bende ki seni sevdim…
Mağduriyetim hükümsüzdür…
ALINTI
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.